Tümörler sınırsız çoğalma yeteneği kazanan bir hücrenin anormal çoğalması ile meydana gelir. Ancak başlangıçtaki bu ilk hücre sonuçtaki kanserli hücrenin tüm özelliklerini taşımaz, çünkü her bölünme sırasında kanser hücresinde meydana gelen değişiklikler ona giderek daha kötü nitelik kazanır. Kanserle ilgilenen araştırmacılar kanser hücresinin gelişimi ve bu gelişimi etkileyen etkenler Başlangıç, Teşvik ve İlerleme gibi üç aşamada açıklanmaya çalışmışlar.

Başlangıç Aşaması

Kanser hücresinin gelişiminde ilk basamağı oluşturan Başlangıç Aşaması'nda kanserojen etkiye sahip kimyasal, fiziksel veya kalıtsal (anne veya babadan geçmiş olan) etkenlerin etkisi ile hücrenin yapısında geri dönüşümsüz değişiklikler meydana gelir.


            Kimyasal Etkenler: Genellikle mesleki mağruziyete bağlı kanserin gelişimine katkıda bulunan sigara kullanımı, asbestos, arsenik, benzen, kadmiyum, krom bileşikleri, nikel, aflatoksin gibi pek çok kimyasal etken vardır. Bunların kanser gelişimine etkisinin (sigara dışında) düşük olduğu ifade edilse de bazı kanserlerin gelişiminde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Sigara kullanımı: Sigara kullanımı akciğer kanserinin gelişiminden hemen hemen %85-90 sorumludur. Genel olarak günde bir paket sigara kullananlarda akciğer kanseri gelişme riski kullanmayanlara kıyasla 10 kat fazladır. Tabi buna ek olarak şunu da söyleyebiliriz akciğer kanseri riski günde içilen sigara sayısı ile, sigara kullanım yılı ile, sigara dumanını akciğerlere çekme derecesi ile doğru orantılı artmaktadır, yani sigara kullanım yılı ve sayısı arttıkça akciğer kanseri gelişme riski artmaktadır. Buna ek olarak sigara akciğer kanserinin yanı sıra sigara kullananlarda ağız, gırtlak (larenks), yemek borusu (özofagus), mesane (idrar kesesi), böbrek ve daha pek çok kanserin gelişimine katkıda bulunur. Sigaranın bırakılması ile kısa süre sonra kanser gelişme riski azalmaya başlar ve bırakmayı takiben her yıl bu risk kademeli olarak azalır. Puro ve pipo kullananlarda da ağız boşluğu kanserlerinin gelişme riski artar. Puro kullananlarda akciğer, gırtlak, yemek borusu kanserleri gelişme oranı artar. Tütün çiğnemek ağız ve boğaz kanserlerinin gelişme riskini artırır. Sigara kullanmayan fakat sigara dumanına mağruz kalan (pasif içici olan) insanlarda da akciğer kanseri gelişme riski artar. Aflatoksin: Kuru gıdaların uygun olamayan ortamlarda (nemli ortamda) saklanması sonucu bir tür mantarın üremesi sonucunda insanlarda karaciğer kanserlerinin gelişme riskini arttırır. Aromatik amin ve anilin boyaları: Mesleği gereği (boya sanayi gibi) uzun süre bu maddeler ile çalışmak zorunda kalan insanlarda mesane kanseri gelişme riskini arttırır. Arsenik, katran ve yağ: Mesleki mağruziyete bağlı olarak insanlarda akciğer, deri kanserlerinin gelişiminden sorumludur. Asbestoz: Sanayinin gelişmesi ile kullanımı artar izolasyon sektörünün en önemli elemanı olan asbest ile sıklıkla mesleksel bazen de çevresel olarak mağruz kalan kişilerde mezetelyoma riski artırır. Sigara ile birlikte ise akciğer kanseri gelişme riskini arttırır. Benzen: Mesleki mağruziyete bağlı (saraciye sanayi) anemi (kansızlık) ve lösemi (kan kanseri) riski artar. Kloro metil eter, kloro etil sülfid, krom ve nikel bileşikleri: Mesleği gereği bu etkenlere mağruz kalan insanlarda akciğer kanseri gelişme riski artar. Vinil Klorid: Karaciğer kanseri gelişme riskini arttırır.   İlaçlar: Tedavide kullanılan bazı ilaçlar da kimyasal kanserojen olarak tanımlanmıştır. Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan ve savunma sistemini baskılayan bazı ilaçlar insanlarda kanser gelişme riskini artırabilir. Östrojen replasman tedavisi alan kadınlarda da endometriyal kanser gelişme riski artabilir. Buna ek olarak diethylstilbestrol (DES) kullanan kadınların kız çocuklarında vajinal kanser gelişme riski artabilir. Meme kanserinin hormonal tedavisinde kullanılan tamoksifen de kadınlarda endometriyum kanseri gelişme riskini arttırabilir.

Fiziksel Etkenler: Fiziksel kanserojenler 3 grup aldında incelenmiştir:                                       

(1) iyonize radyasyon,                                       

(2) ultraviole ışınlar ve                                       

(3) yabancı maddeler.


İyonize radyasyon ile ilgili kanserler: Hiroshima ve Nagasakiye atılan atom bombaları sonrasında o bölgede yaşayan insanlarda lösemi, lenfoma, tiroid kanseri ve diğer kanser türleri artmıştır. Çernobildeki nükleer kazadan sonraki yıllarda yapılan araştırmalarda özellikle kazaya yakın bölgelerde tiroid kanserlerinde artışa neden olduğu görülmüştür. Bunun nedeni açağı çıkan radyoaktif maddenin tiroid tarafından tutulmasıdır. Türkiye'de bununla ilgili önemli bilimsel veriler yoktur. Radyoloji bölümü, uranyum madeni gibi mesleği dolayısıyla radyasyona maruz kalan kişilerde kemik kanseri görülme sıklığı artmıştır. Akne, tonzilit, boğaz ağrısı ve büyümüş tiroit bezleri gibi hastalıkların tedavisi amacı ile baş ve boyun bölgesine ışın tedavisi alan hastalarda tiroit kanseri görülme sıklığı artmıştır. Anne karnındayken radyasyona maruz kalan çocuklarda çocukluk kanserlerinin görülme sıklığı artmıştır. Yeterli kanıt bulunmamakla birlikte elektrik ve magnetik alanlarda yaşayanlarda özellikle lösemi (kan kanseri) ve beyin tümör oluşumlarında etili olabileceği ileri sürülmektedir. Havadan alınan radyasyonun miktarı çok düşük olduğu için kanser riskini çok fazla arttırmıyor. Kanser ve bazı hastalıkların tanısında kullanılan tarama yöntemlerinin kanser riskini arttırdığı gösterilmemiştir, ama bunun mümkün olmadığını da ifade edemeyiz. Ultraviole Işınlar: Buna ek olarak pek çok nedeni olmasına rağmen melanomun güneş ışınlarından kaynaklanan ultraviyole radyasyonuna da bağlı gelişebileceği ilere sürülmüştür. Yabancı maddeler: Bazı virüsler de hücreyi etkileyerek hücrenin değişimine neden olur. Ebstein-Barr virüsü bazı insanlarda enfeksiyona neden olurken bazı insanlarda lenf bezi kanserine (Burkitt lenfoma) neden olur. Bunun nedeni de tam olarak açıklanamamıştır. HİV virüsüne bağlı gelişen AIDS'li hastalarda da Kaposi sarkomun (deride görülen bir tümör) görülme sıklığı artmıştır. Kansere neden olan diğer virüslerden birisi de karaciğer kanserine neden olan Hepatit B ve C virüsüdür (kanla bulaşan sarılık hastalığının virüsüdür). Cinsel ilişki ile bulaşan Human papilloma virüsü servikal (rahim ağzı) ve anal (makat) kanserlerin başlıca nedeni olabilir. Özellikle 16 yaşından önce cinsel ilişkiye giren veya cinsel eş sayısı fazla olan kadınlarda bu risk fazladır. İlaçlamada kullanılan maddelerin (ethylen oxide, amitrol, DDT, dimethylhydrazine, hexachlorobenzene, hexamethylphoramide, chlordecone, lindane, mirex, nitrofen ve toxaphen gibi) özellikle çiftçilerde, ilaçlamada çalışan işçilerde ve bu ajanların hazırlandığı fabrikalarda çalışan işçilerde kan ve lenf sistemi kanserlerini, dudak kanserlerini, akciğer kanseri ve cilt kanseri riskini arttırdığı belirlenmiştir.


Kalıtsal Etkenler Bazı ailelerde daha sık kanser görülmektedir bunun nedeni kanserin kalıtsal olarak annede veya babadan çocuğa bir ailesel bir miras olarak bırakılmasıdır. Yüksek oranda olmamakla birlikte kanser olgularının yaklaşık %5'şinin genetik gelişim gösterdiği belirlenmiştir. Bazı kanser çalışmalarında da bazı ailelerde kanser oluşumuna belirgin eğilimin var olduğu gösterilmiştir. Kalıtsal geçiş gösterebilen kanserler kalın barsak, meme, yumurtalık, beyin, deri gibi bazı kanser türleridir.


Tetiklenme Aşaması


Başlangıç aşamasında hücreye etki eden etkenlerin etkisi kanserin oluşması için yeterli değildir. Kanserin gelişebilmesi için değişime uğrayan hücrede birden fazla değişiklik meydana gelmelidir.


Hormonlar, beslenme alışkanlığı, sigara, alkol gibi tetikleyen faktörlerin etkisi ile değişime uğramış hücrede daha fazla değişiklikler meydana gelir ve hücre gelişmeye başlar yani değişime uğramış hücre kanserin ikinci aşaması olan Tetikleme Aşaması'na girer.


Sigara: Başlangıç aşamasında da ifade ettiğimiz gibi sigara sadece akciğer kanserinin gelişiminde değil aynı zamanda pek çok kanserlerin gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Sadece hücrenin yapısını değiştirmekle kalmamakla birlikte sigara aynı zamanda değişime uğramış hücreyi tetikleyerek kanserin gelişimini başlatır. Günümüzde toplumun hemen yarısı sigara kullanmaktayken, son zamanlarda etkili kampanyalarla bu oranda azalma saptanmıştır. Azalma erkeklerde oldukça belirgin iken, kadınlarda çok daha azdır. Eski yıllara kıyasla kadırlarla erkekler arasında sigara kullanımı oranı neredeyse eşitlenmiştir. Eskiden erkeklerde daha fazla olan sigara kullanımına bağlı erkeklerde akciğer kanseri daha fazla görülürken, bu yıllarda bu oranın eşitlenmesi ile belki gelecek yıllarda her iki cinste akciğer kanseri görülme sıklığını eşitleyecektir.


Doğum kontrol haplarının kullanımı ve östrojen replasman tedavisi Meme kanserinin gelişmesinde doğum kontrol haplarının ve östrojen replasman tedavisinin önemli olduğu düşünüldüğünden, bu ilişkiyi araştıran pek çok çalışma yapılmıştır. Maalesef bu çalışmaların çoğunda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı çalışmalar doğum kontrol haplarının meme kanseri gelişme riskini arttırmadığını ifade ederken, bazılarında riski artırdığı bildirilmektedir. Genel olarak, 18 yaşından küçük, hiç doğum yapmamış kadınlarda doğum kontrol haplarının 8 yıldan fazla kesintisiz kullanımının meme kanseri gelişme riskini hafif düzeyde arttırdığı saptanmıştır. Gebelikten korunma ilaçlarının kombine kullanımı ilk yıllarda meme ve karaciğer kanseri gelişme riskini artırırken, uzun süreli kullanımı endometriyum ve over kanseri riskini azalttığı belirlenmiştir. Östrojen replasman tedavisi kullanımına ilişkin sonuçlar değerlendirildiğinde ise; postmenopoze kadınlarda uzun süreli ostrojen tedavisi meme kanseri ve endometriyum kanseri riskini artırdığı, kısa süreli kullanımın ise herhangi bir etkisi olmadığı belirlenmiştir. Bugün hormon replasman tedavisinde östrojene ek olarak verilen progesteronun yaşlı hastalarda sadece östrojen kullanıldığında artan endometriyum (rahim dokusu) kanseri riskini azalttığı belirlenmiştir.


Beslenme ve besin hazırlama:Beslenme de kanser gelişiminde en önemli nedenlerden biridir. Genellikle yağdan zengin beslenme meme ve kalın barsak kanserlerinin gelişme riskini arttırır. Kalori değeri yüksek besinlerin tüketimi toplumlarda meme, endometriyum (rahim dokusu), prostat, kalın barsak, safra kesesi kanserlerinin gelişme riskini arttırır. Kırmızı etin fazla tüketilmesi meme, kalın barsak ve endometriyum kanserlerinin gelişme riskini arttırır. Tuzlanmış, tütsülenmiş, yanmış yiyeceklerin tüketiminin arttırılması özofagus (yemek borusu), mide kanseri gelişme riskini arttırır. Uzak doğuda bu tür besinlerin tüketimi fazla olduğundan bu bölgelerde bu tür kanserlerin görülme sıklığının yüksekliğini açıklamaktadır. Sucuk, salam gibi uzun süreli dayanmalarını sağlamak amacı ile besinlere konulan nitrit ve nitratlar da aşırı tüketildiğinde mide kanserlerinin gelişme riskini arttırdığı bilinmektedir. Alkol özellikle sigara kullanımı ile birlite tüketildiğinde ağız içi, larinks (gırtlak), farinks (yutak), özofagus (yemek borusu) ve karaciğer kenserlerinin gelişme riskini arttırır. Aşırı kilolu olmak yaşlı kadınlarda meme kanseri gelişme riskini arttırırken endometriyum, böbrek ve özofagus (yemek borusu), endometriyum (rahim dokusu) kanserleri riskini de arttırır.


Gelişme Aşaması


Gelişme aşaması kanser gelişiminin diğer bir aşamasıdır. Bu aşamada tümörün büyüme hızı artar. Genetik değişikliklerin sonucunda tümör hücreleri kendi büyüme faktörlerini üretmeye başlar. Bu aşamada tümör gelişir ve yayılır. Gelişme sırasında semptomlar ortaya çıkar. Kanser gelişimin son aşaması yayılımdır (metastaz). Kötü huylu hücreler tümörün etrafında bulunan dokulara veya kan ve lenf yolu ile vücudun diğer dokularına doğru yayılır.